Bulaşıkçılıktan Anfield'a Uzanan Yol: Virgil van Dijk

 

Hollanda'nın Breda şehrindeki Oncle Jean ismindeki lüks restoran, şehrin en pahalı bölgesinde yer almaktadır. Ancak restoranı ünlü yapan esas detay pahalı olması değil, bugünlerde Liverpool forması giyen dünyaca ünlü futbolcu Virgil van Dijk'ın bir zamanlar restoranda bulaşıkçı olarak çalışmasıydı.
Hollandalı bir baba ile Surinamlı bir annenin çocuğu olarak 1991 yılında dünyaya gelen van Dijk, küçük yaşlardan itibaren Breda sokaklarında futbol oynamaya başladı. Sokaklarda top oynayan birçok çocuk gibi onun da idolü Ronaldinho'ydu. Tıpkı idolü gibi futbolcu olmak istiyordu. On beş yaşına gelinceye kadar sokaklarda top oynamaya devam etti. 
Willem II eski kalecisi Frank Brugel, oğlunun oynadığı amatör maçı izlerken gözüne bir oyuncu çarptı. Bu oyuncu van Dijk'tan başkası değildi. Brugel'in tavsiyesi ile Willem II takımının futbol akademisine katılan van Dijk, profesyonel kariyeri için ilk adımı böylelikle atmış oldu. 
"O zaman profesyonel sözleşmem yoktu. Sözleşmeniz yoksa para kazanmaya ve çalışmaya çalışmalısınız." -Virgil van Dijk
Haftanın üç günü Willem II ile antrenmanlara çıkıyor, çarşamba ve pazar akşamlarıysa on beş dakikalık bisiklet yolculuğunun ardından Oncle Jean isimli restoranda gece yarılarına kadar bulaşık yıkıyordu. Ayda kazandığı 350 euro ile mutluluktan havalara uçan van Dijk, cumartesi günleri şehre gelerek arkadaşlarıyla buluşuyor ve onları McDonald's'a götürüyordu. İki yıl boyunca restoranda bulaşıkçılık yaptı.  
Willem II U-19 takımında oynarken yavaş bir sağ bekti. Ergenlik çağında yaşadığı hızlı fiziksel gelişim, onun diz ve kasıklarından sorunlar yaşamasına sebep oldu. O dönem küme düşme tehlikesiyle karşı karşıya gelen Willem II takımında genç oyuncular geri planda kalmıştı ve van Dijk takım için yeterli görülmeyerek FC Groningen'e satıldı. Seneler sonra takımın o dönemki teknik direktörü Fons Groenendijk'e van Dijk sorulduğunda şu cevabı verecekti: 
"Görevi yeni devralmıştım. U-19 takımımızda birkaç yetenekli çocuğun olduğunu duydum, ancak çocukları küme düşme savaşına sokmak mantıklı olmazdı. Van Dijk'ı hiç kadroma almadım. Dürüst olmak gerekirse, onu tanımıyordum. Virgil'in herkesi hayrete düşürdüğünü itiraf etmeliyim. Hollanda'daki hiçbir büyük kulüp ondaki potansiyelin farkına varamadı. Bence Virgil tüm övgüyü hak ediyor."
Van Dijk ise verdiği bir röportajda, 18 yaşındayken kulübü Willem II tarafından FC Groningen'e satılmasında ihanete uğramış gibi hissettiğini açıkladı.
FC Groningen'e transferinden sonra aldığı ilk maaşı direksiyon derslerine harcadı. Artık antrenmanlara bisikletle gitmek zorunda kalmayacaktı. Yaşıtlarına göre daha hızlı büyüyen van Dijk'ın esas yükselişi ise mevkisinin sağ bekten stopere çekilmesiyle başladı. O dönem onu FC Groningen'e kazandıran teknik direktörü Rob Maaskant, Hollanda'da van Dijk'ın potansiyelini keşfeden ender futbol adamlarından biri oldu.
"Willem II'de genç takımdaydı. Onun potansiyeline güvenmediler. Onu oynarken gördüğümde, kendisini seçeceğimden hiç şüphem yoktu. Güçlü bir karakterdi, uzun boylu ve güçlü fiziğinin yanında harika bir pasördü. Ayrıca özgüveni oldukça yüksekti. Bu durum elbette onun birkaç maçta hatalar yapmasına sebep oldu. Belki de bu yüzden, onu olabildiğince ucuza transfer ettik." -Rob Maaskant
2013 yazında İskoç ekibi Celtic'in gözlemcisi Jon Park, takıma lider ruhlu ve iletişim becerisi yüksek savunma oyuncusu ararken bu tanıma en uygun profilin Hollanda'da top koşturan Virgil van Dijk olduğuna karar verdi. Böylelikle van Dijk, Groningen'de geçen iki sezonun ardından Celtic'in yolunu tuttu. İngiliz takımları için önemli futbol pazarlarından olan İskoçya, onun daha yükseklere adım atabilmesi için iyi bir basamak olabilirdi. Öyle de oldu. Celtic'de geçen iki sezonun ardından İngiltere Premier Lig ekiplerinden Southampton'a transfer oldu. O dönem kadrosunda birkaç tane Hollandalı oyuncu bulunan Southampton takımının menajerliğini ise Hollandalı Ronald Koeman yapıyordu. Bu sebepten van Dijk İngiliz temsilcisinin teklifini hiç düşünmeden kabul etti. Artık dünyanın en iyi liginde, en iyilere karşı oynayacaktı.
Southampton'da geçirdiği başarılı iki buçuk sezonun ardından Liverpool, Chelsea, Arsenal gibi devlerin radarına girdi. O dönem savunmada sıkıntılar yaşayan ve artık hata yapmak istemeyen Liverpool yönetimi kesenin ağzını açtı ve Southampton kulübü 75 milyon sterlinlik rekor transfer bedeliyle ikna edildi. Jürgen Klopp ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından oyuncunun da tercihi Liverpool'dan yana oldu. Artık Anfield'a Liverpool formasıyla çıkacaktı. Hikayenin gerisi herkesin malumu. Şimdiden Liverpool efsaneleri arasında yerini aldı.
Virgil van Dijk, futboldaki başarısının sırrını ailesine bağladığını şu sözleriyle açıklıyor: 
"Ailem, eşim ve çocuklarım her şeyden önemli. Yıllar boyunca çok zor zamanlar geçirdim ama çocuklarım gülümsediğinde, eşim ve sevdiklerim sağlıklı olduğunda hiçbir şeyin daha fazla önemi olmadığını gördüm. Onlar benim için itici güç. Her şeyi onlar için yapıyorum."
Sessiz ve sakin ortamları seven van Dijk, her fırsat bulduğunda eşinin Hollanda'nın kırsal kesimlerinde yaşayan ailesini ziyarete gidiyor. Futbolu bıraktıktan sonra da öyle bir yerde yaşama hayali var. Çocukluğunda Disney filmlerini izlemeyi çok severmiş ancak pahalı olduğu için Disneyland'a fazla gidemezmiş. Şimdilerde ise çocuklarını sık sık Disneyland'a götürüyor ve onların gülümsemesini gördüğü zaman dünyanın en mutlu insanı oluyor.
Van Dijk, TV dizilerini de severek izliyormuş. En sevdiği dizi ise Prison Break'miş. Diziyi tam sekiz kez baştan sona izlemiş. Game of Thrones'un popüler olduğu sıralar dizinin gerçeklikten uzak olduğunu düşünerek ön yargı ile izlemeye başlamış ancak sonrasında dizinin hayranı olmuş.
İnsanları sahte hayatlar yaşamaya ittiğini düşündüğü için sosyal medyadan fazla hoşlanmıyormuş.
Van Dijk'ın seneler önce bulaşıkçılık yaptığı restoranın sahibi Jacques Lips ile bir röportaj yapılmış. Lips, van Dijk'a futbolda bir geleceği olmadığını söyleyerek daha fazla bulaşık yıkaması ve birkaç euro fazladan kazanması için onu ikna etmeye çalıştıklarından bahsediyor. Ama bizi hiç dinlemedi, iyi ki de dinlememiş diyor gülerek ve kendilerini yanılttığı için onunla gurur duyuyorlar.
Bulaşıkçılık yaptığı restoranın duvarında van Dijk'ın forması asılı

Van Dijk çocukluk arkadaşlarıyla görüşmeye devam ediyor. Hatta çocukluk arkadaşlarından biri de Galatasaraylı Ömer Bayram. Virgil, Ömer'in evine çocukken sık sık gider, Ömer'in annesinin yaptığı kuru fasulye ve patates kızartmalarını birlikte yerlermiş. Ömer Twitter'dan Galatasaray'a transferini duyurduğunda tebrik edenlerden biri de Breda sokaklarında top koşturduğu çocukluk arkadaşı Virgil olmuştu. 
"Her şeyi basit tutmayı severim. Böyle olması gerekiyordu ve böyle oldu. Neden işleri zorlaştırıyorsun? Gerekmediğinde neden zor zamanlar geçiriyorsun? Hayattan zevk alıp pozitif olmak varken neden negatif olasın? Bu, yıllar içinde öğrendiğim bir şey. Elimden geldiğince pozitif olmaya çalışıyorum. Hayat negatif olmak için çok kısa." -Virgil van Dijk
Birçokları Liverpool'un son dönemdeki başarısını Mohamed Salah'a ve onun attığı gollere bağlıyor. Ancak unutmamak gerekir ki; iyi bir golcü size maç kazandırır, iyi bir savunmacı ise sizi şampiyon yapar. On yıl önce bir restoranda bulaşık yıkayan mütevazı çocuk, şimdilerde Liverpool'da tarih yazmaya devam ediyor.  

2 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Öyle kesinlikle. Yorum için teşekkür ederim değerli hocam 😊

      Sil